Uluslararası Ekonomi Hukuku Bitirme Tezi

kültür üniversitesi hukuk,
istanbul ticaret hukuk,
yüksek lisans iktisat,
hukuk eğitim,
hukuk istanbul,
hukuk kitabı,
yüksek lisans hukuk,
ekonomi yüksek lisans,
almanya yüksek lisans,
uluslararası ekonomi,

 

 

 

 

 

TİCARİ İŞLETME

 

 

Ticaret Kanunu “Ticari İşletme” esasına dayanmaktadır. Bununla beraber ticari işletme kavramı kanunda tanımlanmış değildir. Sadece kanunun 11.maddesinin 1.fıkrasında “ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler, ticari işletme sayılır.” denilmektedir. Kanunun 12. maddesinin 1.fıkrasında ticarethane sayılacak müesseseleri sıralanarak aynı maddenin 2.fıkrasında “hammadde veya diğer malların makine veyahut sair teknik vasıtalarla işlenerek yeni veya değerli mahsuller vücuda getirilmesi ” fabrikacılık olarak tanımlanmıştır. 13. maddede ise ticari şekilde işletilen diğer müesseselerden söz edilerek bunların hangi hallerde ticari işletme sayılacağına ilişkin dolaylı da olsa bir takım ölçüler verilmiştir.

 

Ticaret Kanunundaki bu hükümleri yanında, Ticaret Sicil Nizamnamesinin 14. maddesinin 2. fıkrası da “bir gelir sağlamayı hedef tutmayan veya devamlı olmayan faaliyetlerle Ticaret Kanununun 17. maddesinde tarif edilen esnaf faaliyeti sınırlarını aşamayan faaliyetler ticari işletme sayılmaz“ hükmünü getirmiştir.

 

1-Gelir sağlama hedefi: Burada önemli olan gelir sağlama amacının varlığıdır. Gerçekten gelir sağlanmamış olması, hatta zarar edilmiş olması işletmenin ‚“ticari işletme“ sayılmasına engel oluşturmaz.

 

kültür üniversitesi hukuk,
istanbul ticaret hukuk,
dış ticaret hukuku,
yüksek lisans iktisat,
hukuk eğitim,
hukuk istanbul,
hukuk kitabı,
yüksek lisans hukuk,
ekonomi yüksek lisans,
almanya yüksek lisans,
uluslararası ekonomi,

 

2-Devamlılık:  Bir ticari işletmenin varlığı için o işletmenin devamlı bir nitelik taşıması gerekir. Burada da önemli olan süreklilik amacıdır. Faaliyetin konusu gereği kesintili olması devamlılık ögesini etkilemez. Ticari işletme konusu gereği periyodik de çalışabilir, örneğin okul kantinleri.

 

3-Belli bir çapı aşma: Bir işletmenin ticari işletme olarak nitelendirilebilmesi için bu işletmenin etkinlik çapının belirli bir sınırı aşmış olması gerekmektedir. Bu sınır da esnaf işletmesine göre belirlenmektedir.

 

Hangi işletmelerin esnaf işletmesi olacağı Türk Ticaret Kanununun 17. ve 1463. maddeleri ile düzenlenmiştir. Kanunun 17. maddesi „iktisadi faaliyetin nakdi sermayeden çok bedeni çalışmaya dayanmasını ve kazancın ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olmasını öngörür“. Aynı kanunun 1463. maddesi de Bakanlar Kurulunu “yıllık gayri safi geliri kararnamede gösterilecek miktardan aşağı olan sanat ve ticaret erbabının, iktisadı faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede olan sanat ve ticaret erbabı sayılması için kararnameler çıkartmaya“ yetkili kılmıştır.  Böyle kararnamelerin çıkarılması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayri safi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz. Bakanlar Kurulunun bu hükme dayanarak çıkardığı kararnamede öngörülen sınırı aşan,her işletme, ticari işletme kabul edilmektedir.

 

Sonuç olarak ticari işletme; gelir sağlama ve devam amacı ile, esnaf  işletmesi sınırlarını aşan ölçüdeki işletmeler olarak tanımlanabilir.

 

 

kültür üniversitesi hukuk,
istanbul ticaret hukuk,
dış ticaret hukuku,
yüksek lisans iktisat,
hukuk eğitim,
hukuk istanbul,
hukuk kitabı,
yüksek lisans hukuk,
ekonomi yüksek lisans,
almanya yüksek lisans,
uluslararası ekonomi,

 

TİCARİ İŞLETMENİN DEVRİ

 

Türk Ticaret Kanununun  11.maddesinin 2. fıkrasına göre, tesisat, kiracılık  hakkı, ticaret ünvanı ve diğer adlar, ihtira beratı ve markalar, bir sanata ilişkin veya bir şahsa ait model ve resimler gibi, bir müessesenin işletilmesi için daimi bir tarzda tahsis olunan unsurlar, sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça ticari işletmeye dahil sayılır.’

 

Tacirin işletmesi gereği yüklendiği borç ve yükümler, yani işletmenin pasifi de aktiflerle beraber işletmenin bir parçasını oluşturur.

 

Bunun yanında işletmenin kurduğu ilişkilerin, itibarının, deneyim ve ticari sırlarının, işyerinin ve de müşteri çevresinin yarattığı bir “iş değeri” vardır.

 

Böylece ticarı işletme bir bütün olarak sözleşmelere konu olabilir. Bu sözleşmelerden birisi de ticari işletmenin devir sözleşmesidir.

 

Ticari işletmenin devri, alacaklılarına ve iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ancak devrin ticaret siciline tescil ve ilanı ile hüküm ifade eder.Devralan, işletmenin devrinin tescil ve ilanına kadar doğan borç ve yükümlerden de sorumludur.  Devreden ise, devrin tescil ve ilanından sonra doğan borç ve yükümlerden sorumlu olmamakla beraber, devirden öncekilerden iki yıl süre ile devralanla birlikte müteselsilen (zincirleme) sorumludur. Bu sürenin başlangıcı, muaccel borçlar için devrin tescil ve ilanı veya alacaklıya ihbar tarihi, müeccel borçlar için ise borcun muaccel olduğu tarihtir.

 

kültür üniversitesi hukuk,
istanbul ticaret hukuk,
dış ticaret hukuku,
yüksek lisans iktisat,
hukuk eğitim,
hukuk istanbul,
hukuk kitabı,
yüksek lisans hukuk,
ekonomi yüksek lisans,
almanya yüksek lisans,
uluslararası ekonomi,

 

TİCARİ İŞLETMENİN REHNİ

 

Rehin için taşınırın rehin alana teslimini arayan Medeni Kanun hükümleri karşısında, ticari işletmenin bir bütün olarak rehni mümkün olamamakta idi.

 

Ticari işletme Rehni Kanunu ve ilgili diğer hükümlerle ticari işletme rehni düzenlenmiştir. Kanuna göre, ticari işletme rehninde, rehin veren ticari işletme sahibi gerçek veya tüzel kişi, rehin alan ise tüzel kişiliği olan ve sermaye şirketi olarak kurulmuş kredi kurumları, kredili satış yapan gerçek veya tüzel kişi kurumlar ve de kooperatiflerdir.

 

Ticari işletme rehni sadece ticaret ünvanı, işletme adı, rehnin tescili anında mevcut ve işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş olan makine, araç,alet ve motorlu taşıt araçları, ihtira beratları, markalar, modeller, resimler ve lisanslar gibi sınai hakları kapsar. Ticari işletmede taşınmaz işletme tesisatı ve varsa kiracılık hakkı rehnin kapsamına girmez.

 

Rehin sözleşmesi, ticari işletmenin kayıtlı bulunduğu sicil çevresindeki her noter tarafından düzenlenir. Daha sonra da rehin alan veya verenin yazılı talebi ile ticari işletmenin, kayıtlı bulunduğu sicile tescil edilir.

 

Rehin hakkı bu tescil ile doğar. Tescil ile doğan rehin, üçüncü kişilerin korunması bakımından duruma göre tapu kütüğüne, sınai haklar siciline, maden siciline, nakil araçları siciline ve işletmenin şubesi varsa, şubenin kayıtlı bulunduğu sicile de tescil edilir.

 

Rehin tescil edildikten sonra işletme sahibi, işletmenin olağan faaliyetlerini sürdürebilmesi için her türlü işlemi yapabilir. Ancak işletmeyi ve rehin kapsamındaki bireysel unsurları devredemez, ayni hakla yükümlendiremez, yerini değiştiremez ve takas edemez. Tüm bu işlemler için alacaklının rızasına gerek vardır.

kültür üniversitesi hukuk,
istanbul ticaret hukuk,
dış ticaret hukuku,
yüksek lisans iktisat,
hukuk eğitim,
hukuk istanbul,
hukuk kitabı,
yüksek lisans hukuk,
ekonomi yüksek lisans,
almanya yüksek lisans,
uluslararası ekonomi,

 

 

TACİR

 

Gerçek kişi tacir: Ticaret Kanunu’nun 14. Maddesinin 1. Fıkrasına göre « Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa, kendi adına işleten kimseye tacir denir”.  Ayrıca aynı maddenin 2. Fıkrasına göre ‘”Bir ticari işletmeyi kurup açtığı sirküler, gazete, radyo ve başkaca ilan vasıtalarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline kaydettirerek keyfiyetli ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Halbuki yine aynı maddenin 3. Fıkrasına göre “Bir ticari işletme açmış gibi ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına (ortak sıfatıyla ) muamelelerde bulunan kimse, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tacir gibi sorumlu olur”. Bu kişilerin 1. ve 2. Fıkrada belirtilenlerden farkı tacir sayılmayıp, tacir gibi sorumlu olmalarıdır.  Diğer bir ifadeyle bu kişiler tacir sıfatının getirdiği nimet ve kolaylıklardan yararlanamazlar, buna karşılık bu sıfatın sonucu olan külfetlere katlanırlar.

 

Tüzel kişi tacir: Türk Ticaret Kanununun 18. maddesine göre bu kişiler üç gruba ayrılır :

 

1. Ticaret şirketleri: Ticaret Kanununda kollektif, komandit, limited ve anonim şirket olarak sayılmış ticaret şirketleri usulüne uygun olarak tescil edilip, tüzel kişilik kazandıkları anda yasa gereği tacir sıfatını kazanırlar.

2. Amaçlarına varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve vakıflar: Üyelerine kazanç paylaştırmaktan başka amaçlarla kurulan dernekler ve vakıflar, amaçlarına ulaşmak için ticari bir işletme işletirlerse, o takdirde tacir sayılırlar.

 

Ancak Kızılay gibi kamu yararına olan dernekler, ticari bir işletme işletseler dahi tacir sıfatını almazlar; örneğin Kızılay Derneği Afyon Karahisar Maden Suyu işletmesini işletmesine rağmen tacir değildir.

 

3. Kendi kuruluş kanunları uyarınca özel hukuk kuralları dairesinde yönetilmek veya ticari bir şekilde işletilmek üzere kamu tüzel kişiler tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler: Burada kastedilen, kendi kuruluş kanunlarına göre idare edilmek veya ticari bir şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet ve belediye gibi kamu tüzel kişilerinin kurdukları tüzel kişilerdir.Bunlar daha ziyade iktisadi devlet teşekkülleridir. Dikkat edilmesi gereken husus bunların kuruluş kanunlarında , özel hukuk kurallarına tabi olduklarının belirtilmesidir.

 

TACİR SIFATININ SONUÇLARI

 

l. Her tacir kanun hükümlerine uygun olarak bir ticaret ünvanı seçmek ve kullanmak zorundadır. Bu tacir için hem hak hem de bir yükümdür.

 

2. Tacirler her türlü borç ve yükümlerinden dolayı iflasa tabidirler. Tacir ticari işletmesini kapatıp ticaret sicilinden terkin ettirse dahi, durumun tescil ve ilanından itibaren daha bir yıl süre ile iflasa tabidir.

 

3. Her tacir ticari işletmesinin gerektirdiği önemdeki defterleri tutmakla yükümlüdür. Buna aykırı hareket etmesi halinde kendisine bazı özel yaptırımlar uygulanır.

 

4. Her tacir ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır. Bunun yanında tacirin, kanunlarda tescil ettirilmesi istenen hususları tescil ettirme, ilanı istenen hususları da ilan ettirme zorunluluğu vardır.

 

kültür üniversitesi hukuk,
istanbul ticaret hukuk,
dış ticaret hukuku,
yüksek lisans iktisat,
hukuk eğitim,
hukuk istanbul,
hukuk kitabı,
yüksek lisans hukuk,
ekonomi yüksek lisans,
almanya yüksek lisans,
uluslararası ekonomi,

 

5. Tacirler ticari işletmenin bulunduğu yerin ticaret odalarına veya ajanlıklarına kayıt olmak zorundadırlar.

 

Sanayici olarak kabul edilen kişiler, bunların bulundukları yerde ayrıca sanayi odası varsa bu odaya kayıt olmakla yükümlüdürler. Ancak sanayici kendi ürünleri  için ayrıca satış yeri açarsa ticaret odasına da kaydolmaya mecburdur.

 

6.Türk Ticaret Kanununun 20. maddesinin 2. fıkrasında “her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etme” yükümlülüğü ifade edilmektedir.Burada objektif bir ölçü dikkate alınır. Yani tacirin kişisel durum ve yeteneğine göre göstereceği özen değil, ticaretinin özelliği göz önünde tutularak, tedbirli ve ileriyi makul ve mutad bir oranda gören bir tacirin göstereceği özen ölçü görevini görür.

 

7. Ticari örf ve adet tacirler bakımından mutlak olarak uygulanır.

 

8.Türk Ticaret Kanununun 21. maddesine göre “Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Şu kadar ki, hakiki bir şahıs olan tacir, muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesi ile ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele, fiil veya işin ticari sayılmasına halin icabı müsait bulunmadığı takdirde borç adi sayıdır. Taraflardan yalnız birisi için ticari mahiyette olan mukaveleler kanunda aksine hüküm olmadıkça diğeri için de ticari iş sayılır”.

 

Gerçek kişi tacirler belirli hallerde bunun aksini ispatlayabilirler. Bir iş “ticari” olarak nitelendirilince, yasa ona belirli sonuçlar bağlamıştır.

 

9. Tacir ticari işletmesi ile ilgili bir iş veya hizmet görmüş ise, bu iş veya hizmetten yararlanan kişi tacir olsun olmasın, hatta taraflar arasında daha önce ücret kararlaştırılmamış olsa bile, gördüğü işe uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca tacir verdiği avanslar ve yaptığı giderler için ödeme tarihinden itibaren faize de hak kazanır.

 

10. Ticaret Kanununun 23. maddesi 1. fıkrası uyarınca, ticari işletmesi gereği mal satan, imal eden veya bir iş gören ya da menfaat sağlayan tacir, talep üzerine fatura düzenlemek ve bedel ödenmiş ise bu hususu da faturada göstermek zorundadır.

 

11. Faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır.

 

Ticaret Kanununun 23. maddesi 3. fıkrasına göre de, sözlü olarak, telefon veya telgrafla yapılan sözleşmelerin ve beyanların içeriğini teyid eden bir yazıyı olan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, teyid mektubunun yapılan sözleşmeye veya beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.

 

12. Tacirlerin Borçlar Kanununda öngörülen bazı koruyucu hükümlerden yararlandırılmasına gerek duyulmamıştır. Tacir sıfatını taşıyan borçlu, Borçlar Kanununun 104. maddesi 2. fıkrası, 161. maddesi 3. fıkrası ve 409 maddesinde yazılı hallerde fahiş olduğu iddiasıyla bir ücret veya cezanın indirilmesini mahkemeden isteyemez.

 

13. Ticaret Kanununun 20. maddesinin 3. fıkrasına göre tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya sözleşmeyi fesih ya da sözleşmeden dönme amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların geçerli olabilmesi için bunların noter aracılığıyla veya iadeli taahüttlü bir mektupla ya da telgrafla yapılması zorunludur.

 

kültür üniversitesi hukuk,
istanbul ticaret hukuk,
dış ticaret hukuku,
yüksek lisans iktisat,
hukuk eğitim,
hukuk istanbul,
hukuk kitabı,
yüksek lisans hukuk,
ekonomi yüksek lisans,
almanya yüksek lisans,
uluslararası ekonomi,

 

Burada önemli olan husus yapılan işte her iki tarafın da tacir ve işin sadece bir taraf için değil her iki taraf için de ticari olmasıdır.

 

14. Hapis hakkı, kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde alacaklıya, zilyetliği altında bulunan borçluya ait menkul mallar ile kıymetli evrakı iade etmeyerek, bunları alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir ayni haktır.

 

Hapis hakkının doğumu için gerekli olan kanuni şartlardan bir tanesi de, alacaklının zilyetliğinde bulunan menkul mal veya kıymetli evrak ile muaccel alacak arasında tabii bir bağlantının bulunmasıdır.  Türk Medeni Kanununun 864. maddesinin 2. fıkrasında alacağın ve zilyetliğin tacirler arasındaki ticari ilişkilerden doğması halinde, bu bağlantının varsayılacağı gösterilmiştir.

 

15. Ticaret Kanununun 25. maddesinde, tacirler arasında yapılan ticari satış ve trampaların, esas itibariyle Borçlar Kanununun ilgili hükümlerine tabi olacağı belirtildikten sonra, bu tür satış ve trampalar hakkında özel bazı hükümlere de yer verilmiştir. Bu hükümlerin uygulanabilmesi için ortada tacirler arasında yapılan ve onların ticari işletmelerini ilgilendiren bir ticari satış veya trampanın mevcut bulunması gerekir.

 

Ticaret Kanununun 25. maddesinin 1. fıkrasına göre, sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına veya emtianın türüne göre satış sözleşmesinin kısım kısım icra edilmesinin mümkün olduğu veya bu koşulların mevcut olmamasına rağmen alıcının yapılan kısmi teslimi ihtirazi kayıt ileri sürmeden kabul ettiği hallerde, alıcı, sözleşmenin yerine getirilmemesi yüzünden sahip olduğu hakları yalnız teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir.

 

Aynı maddenin 2. fıkrasına göre alıcının temerrüte düşmesi halinde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir. Bu yolla yapılan satış sonucunda, satış masrafları satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya veya banka bulunmadığı takdirde notere tevdi olunur ve durum hemen alıcıya bildirilir.

 

Yine aynı maddenin 3. fıkrasına göre ise ticari satışlarda malın ayıplığı olduğunun teslim sırasında açıkça belli olduğu hallerde, alıcı durumu iki gün içinde satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Satılanın ayıplı olduğunu teslim sırasında anlamak mümkün değilse, alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmek ve gene bu süre içinde durumu satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Bu ihbar süresinde yapılmazsa alıcı malı ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır.

 

TİCARİ İŞLERDE FAİZ

kültür üniversitesi hukuk,
istanbul ticaret hukuk,
dış ticaret hukuku,
yüksek lisans iktisat,
hukuk eğitim,
hukuk istanbul,
hukuk kitabı,
yüksek lisans hukuk,
ekonomi yüksek lisans,
almanya yüksek lisans,
uluslararası ekonomi,

 

 

Hukuk öğretisinde faiz; belirli bir meblağın bu meblağ alacaklısına sağladığı medeni bir semere (ürün) olarak tanımlanmaktadır.

 

Faiz çeşitli açılardan ayrıma tabi tutulabilir. Tarafların anlaşması sonucu ödenecek olan faize iradi faiz (akdi faiz), tarafların iradesi dışında ödeme borcu doğan faize ise kanuni veya nizami faiz denir. Bir para tutarını talep hakkına sahip bulunan alacaklıya, bu paradan belli bir süre yoksun kalması nedeniyle borcun vadesine diğer bir ifadeyle paranın iade edilmesi gereken tarihe kadar ödenen karşılığa kapital faizi, para borcunu zamanında ödemeyerek temerrüte düşen (geciken) borçlu tarafından ödenmesi gereken faize de temerrüt faizi denilmektedir. Temerrüt faizi, alacaklının muhtemel zararlarının giderilmesi amacıyla doğrudan doğruya kanun koyucu tarafından öngörülmüş bir karşılıktır. Temerrüt faizinin talep edilebilmesi için temerrüt sonucunda bir zarar görmüş olmak gerekli değildir. Ayrıca, sadece ana paraya işletilen basit faiz ve işlemiş faizin ana paraya eklenerek bunun üzerine işletilen faizi ifade eden mürekkep (bileşik faiz) ayrımı da yapılmaktadır.

 

Ticari işlerde faizin özellikleri :

 

Borçlar Kanunu’nun 307. maddesinin 2. fıkrasında, ticari işlerde şart edilmemiş olsa dahi faiz verilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, eğer verilen ödünç ticari iş niteliğinde ise, o takdirde sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi ödünç alanın kapital faizi ödemesi gerekir. Aynı şekilde TKm.22’de de, ticari işletmesi gereği bir iş veya hizmet gören tacirin, sözleşmede öngörülmemiş olsa dahi ücret isteme ve verdiği avanslar ile yaptığı masraflar için de ödeme tarihinden itibaren faiz talep etme hakkına sahip olduğu ifade edilmektedir.

 

Adi ödünç sözleşmelerinde, faizin, belli devreler sonunda ana paraya eklenmesi ve bundan sonra ana para ve faizlerden oluşan yeni tutara tekrar faiz yürütülmesi diğer bir ifade ile bileşik faiz uygulaması yasaktır. Buna karşılık ticari iş sayılan cari hesaplarla, borçlu bakımından ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde bileşik faiz ödenmesi mümkündür.

 

Gerek adi gerekse ticari işlerde taraflar uygulanacak kapital faizini serbestçe kararlaştırabilirler. Borçlar Kanunu ile Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile kararlaştırılmamışsa bu ödeme, yıllık. TC Merkez Bankası’nın önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli kredi işlemlerinde uyguladığı reeskont üzerinden yapılır. Söz konusu reeskont oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan reeskont oranından beş puan veya daha çok farklı ise, yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur.

 

Para borcunu içeren adi ve ticari işlerde taraflar, borçlunun temerrüte düşmesi halinde istenecek temerrüt faizi oranını da serbestçe kararlaştırabilirler. Aksi takdirde borçlu yukarıda, kapital faizine ilişkin olarak belirtilen orana göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. TC Merkez Bankası’nın önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı, yukarıda açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa dahi ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur.

 

Temerrüt faiz miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olması halinde, akdi faiz miktarı yukarıda öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt faizi akdi faiz miktarından az olamaz.

kültür üniversitesi hukuk,
istanbul ticaret hukuk,
dış ticaret hukuku,
yüksek lisans iktisat,
hukuk eğitim,
hukuk istanbul,
hukuk kitabı,
yüksek lisans hukuk,
ekonomi yüksek lisans,
almanya yüksek lisans,
uluslararası ekonomi,

 

 

Aksine sözleşme yoksa, faiz vadenin bitiminden, belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar. Aksine konulan şart, hakim tarafından borçlu lehine değiştirilemez.

Yanıt yok

Bir yanıt yazın

Tez Ödev Talep Formu

Son Faaliyetler
Temmuz 2024
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031